Mucize gibi bir güzellik ve büyülü bir an.
Yaşamda başka hiçbir an, bu kadar heyecan verici olamaz. O ana şahit olmak, üstelik o anı fotoğraflama şansına sahip olmak ise tam bir ayrıcalıktır. Anne ve baba için o unutulmaz anda, bir ömür boyu sahiplenecekleri küçük bir bedenin ilk defa gözlerini açtığı ve soluk alıp vermeye başladığı o anda orada olmak ve o anı ölümsüzleştirmek, küçümsenecek bir iş değildir. Doğum anı, aile için de fotoğrafçı için de farklı bir öneme sahiptir. Aile için yeni bir yaşamın başlangıcıdır ama fotoğrafçı için bir daha yaşanmayacak bir anı dondurmaktır.
Yeni bir canlı dünyaya geldiği için, herkes tarifsiz duygular içindedir ve mutludur. Ama onları sevince boğan bebek için aynı şey söylenemez. Bebek ilk nefesini aldığı anda ağlamaya başlar. Bunu anlamak zordur. Belki doğum olayının verdiği sıkıntılı durumdan ağlıyordur bebek, belki de nasıl bir dünyaya geldiğinin bilinmezliğinden ağlıyordur. Ama nedeni ne olursa olsun dünyaya geldikleri anda ağlarlar. Hiç gülerek dünyaya gelen bir bebek gördünüz mü, ya da duydunuz mu?
Doğmadan önce dokuz aydan fazla annesinin karnında bekleyen ve dünyanın belki de sadece böyle bir yaşam olduğunu sanan bebek, doğduğu anda, korkudan deyin veya endişeden deyin hep ağlar. Ve bu ağlamanın tonu ve şekli değişse de bebekler hep ağlar. Aslına bakılırsa her farklı ağlamanın bir ifadesi vardır. Her farklı ağlama farklı bir isteğin habercisidir.
Bebekler bu halleri ile son derece masum ve korunmaya muhtaçtır. Sadece insan yavrusu değil, bütün hayvanların yavruları mükemmeldir. Ancak onları anlamak ve onları yetiştirmek o kadar da kolay bir iş değildir.
Doğum fotoğrafçıları, meslek yaşamları boyunca sayılarını bilemeyecekleri kadar çok doğum operasyonuna girmiştir. Herbirinin kendine göre güçlükleri ve sorunları olmuştur. Ama yine de doğum fotoğrafçılığı çok keyif veren bir iştir. Doğum anını sonsuzlaştırmak her seferinde keyif verici olmuştur. Bundan sonra da hep böyle olacaktır.
Bugün ülkemizde doğum fotoğrafçılığı oldukça rağbet görmektedir. Ancak Avrupa ülkelerinde de böyle olduğu pek söylenemez. Pek inanılır gibi gelmiyor olabilir. Bunun nedeni, bazı Avrupa ülkelerinin koyu katolik inanışına sahip olmalarıdır. Bu inanışta olanlar, doğum olayını görüntülemeyi pek doğru bulmazlar. Aslına bakılırsa ülkelerin fotoğrafçılık konusundaki yaklaşımları birbirinden farklıdır. Örneğin bugün İngiltere’de hayvan portre fotoğrafçılığı oldukça yaygındır. Oysa fotoğrafçılığın bu çeşidi ülkemizde pek de ilgi görmemektedir.
Sonuç olarak doğum anını fotoğraflamak son derece mucizevi bir olayı sonsuzlaştırmaktır. Bebeklerin ağladıkları gibi sizler de ağlayabilirsiniz, ama gözyaşlarınız hep sevinçten olsun. Ve isteyen her kadın, yaşamında bir kez de olsa annelik duygusunu tatsın.